Bölüm 1
“TH-145, lütfen 240 başta devam edin, mümkünse 10 knot hızınızı muhafaza edin”
Telsizden gelen hava trafik kontrolörü nöbetinin sonuna yaklaştığından, sesi bıkkın ve yorgundu. Kuzeyden gelen fırtına nedeniyle çoğu hava gemisi Soğukalan yaylası bölgesindeki 18. hava limanına demirleme telaşı içerisindeydi. Eskiden kalma demirleme tabiri, adı gemi de olsa bu bu büyük hava taşıtları için hala kullanılıyordu. Ancak demir yerine halat kullanmak hava araçları için önemli olan hafiflik prensibi nedeniyle eski bir teknolojinin yadigarıydı.
Donanma hafiflik konusunda taviz vermediğinden 75 kiloya yaklaşan dümencinin aklında hala akşamki fazla kaçırdığı yemek vardı. Haftalık kontrolde 75’in üzerine çıkarsa sıkıntı büyüktü. Bir hafta o çok sevdiği dürümleri götüremeyecekti.
Aklı havada olan dümenci Ali Kemal, kaptanın fırçası ile kendine geldi.
“Başüstüne kaptan, 240 baş, 10 knot anlaşıldı.”
Mekanik gibi gözükse de aslında gemi dümeni servo motorları idare eden bir aletti sadece, aldığı kumandayı her iki tarafta bulunan ikişer adet elektrikle çalışan pervaneye komuta eden uçuş kontrol bilgisayarına iletmesi sadece 10 milisaniye sürmüştü. Ancak geminin 1450 tonluk ağırlığı kaptanın dönüşü hissetmesi için 3-4 saniye beklemesini gerektirdi.
“Efendim 3 numaralı motorda yağ sıcaklığı ikazı alıyorum.” dedi hala nasıl zayıflayacağını düşünürken bir anda kırmızı ışık ile irkilen dümenci. Zaman zaman eskiyen motorlarda yağ sıcaklığının artması olağan bir durumdu. Ancak 143 derece biraz daha yüksek bir sıcaklık olduğundan kaptanı endişelendirdi.
“Yağ basıncı ne durumda Ali?”
“Basınç normal düzeyde efendim, bir sorun gözükmüyor.”
“Gücü %60’a düşürelim, diğer 3 motorla manevraya devam ederiz.”
“Sırası mı şimdi” diye içinden geçiren kaptanın gözü bu arada hava durumunu gösteren radara takıldı. Aslında radar doppler etkisi ile çalışan ve havadaki su parçacıklarını gösteren bir cihazdı ve yoğun bir yağış anlamına gelen sarı ve kırmızı renkler ile dolmaktaydı.
“Soktuğumun motoru, tam da şimdi su koyveriyor. Şu telsizi ver bakayım Hakan.”
“Saliha, şu motorun yanına bir git, neymiş derdi sor bakalım”
Geminin arka kısmında güneş enerjisi sistemine bağlı trafodaki atan sigortayı değiştirmekte olan teknisyen Saliha kemerinden telsizi çıkarmaya çalışırken zorlandı.
“Hay ben senin, efendim sigorta değişiminden sonra motora bakayım.”
“Saliha bırak şimdi sigortayı filan hemen motora bak.”
“Anlaşıldı, tamam”
Saliha mutfak ve dinlenme odalarının elektriklerini kesmiş olduğundan akşam yemeğini geç yiyecek mürettebatın kendi anası hakkındaki beyan edecekleri fikirleri düşünmemeye çalışarak üst güverteye çıkan 2 numaralı asansöre doğru yöneldi.