Bölüm 13
Cerrattepe – Rakım 4260 fit.
Eski bir maden olan Cerrattepe Artvin şehrinin batısında, yükselen zirvelere doğru uzanan bir konumdadır. Üç bir yanı Çoruh nehri ile çevrili, yemyeşil bir cennet köşesidir adeta. Bakır ve Altın bakımından zengin rezervlere sahip olan bu bölgede 90’lı yıllarda pek çok protesto yapılmış, 2016 yılında bu gösteriler yerel halkın zaferi ile sonuçlanmıştı. Halen o zamandan kalan zehirli atıklar ve su birikintilerine madenin derinliklerinde rastlanmaktadır.
Büyük salgından sonra bir grup madenci ve devlet görevlisi burada kalarak yaşam için elverişli bir ortam sağlamaya çalıştı. Yerel halkın desteği, zengin doğası ve çok çalışma ile bölgenin en önemli yeraltı şehirlerinden biri oluşmaya başladı. Burasını Yüzüklerin Efendisi kitabındaki Erebor şehrine benzetenler de oldu. Ama sonuçta Cerrattepe insanların hayata tutunacakları bir merkezdi artık.
Radardan gelen yeşil ışık ve telsiz cızırtılarının doldurduğu odanın ortasında bir yerde ayakta duran maden vardiya nöbetçisi Hasan sigarasından derin bir nefes çekerek dumanı halka halka uzaklara doğru üfledi. İçinden geçen onca düşünce bir anda duman ile birlikte havaya karıştı. Bunun nedeni ise radarda takip ettikleri TH-145 izinin birden kaybolması idi.
“Mito, n’oldu öyle, nereye kayboldu 145?”
“Efendim bir anda sinyali kaybettik, zaten çok düşük irtifada seyrediyordu, muhtemelen radar teması kayboldu araziden dolayı.”
Radarların düşük irtifada takip yapamadığı bilmediği bir şey değildi. Ama bir anda kaybolan nokta insanı irkiltiyordu tabii ki. Eski bir trafik kontrolörü refleksi.
“Tamam takipte kal, haber al temas kurunca.”
“Peki efendim.”
Kıdemli radar teknisyeni Mithat kumanda konsolu üzerindeki ayar düğmelerini kurcaladı ama bir işe yarıyor gibi gözükmüyordu yaptıkları.
“Ben bir kumandan ile görüşeyim, durumu bilmesinde fayda var, yoksa çekeriz yine dırdırını ihtiyarın.”
Masasında bulunan telsize uzandı Hasan.
“Kartal 1, ben Gözcü”
“Devam”
“Efendim müsaitseniz buraya bir uğrasanız.”
“Tamam, rıhtımdayım ben de, dönüşte uğrarım, siz devam edin.
“Anlaşıldı.”
Sigara içmek normalde yasak olmalı bu tarz yerlerde diye düşündü istemsizce Hasan ama maalesef dağın içerisindeki devasa yuvalarında sigara içilecek açık hava yoktu. O nedenle bazı kurallara bağlı olarak genelde sigara içilmesine müsaade ediliyordu. Yoksa hayat iyice çekilmez olurdu bu güneş görmeyen yerde.
Sigarasını ölümüne sömüren Hasan büyük bir duman halkasını daha ileriye doğru savurdu. Ama doğuştan Yeşilaycı Zahide’nin öksürerek kendisine bakmasının ardından izmariti atarak söndürdü.
“Afedersin Zahide’m bu son zaten, birazdan vardiyam bitiyor.”
Suratına yapmacık bir gülücük kondurduğu sırada kumandan Salih içeriye daldı.